Page 167 - Mustafa Kutlu Panel Metinleri
P. 167
166 HIKÂ YEMIZIN Y ARIM ASIRLIK YERLI SESI : MUSTAF A KUTL U
Her bir edebi sosyal eserin bir olay olduğu düşüncesin-
den hareketle var olan sosyal gereksinimler ve imkânlar, ya-
zarın eserine sinmiş ve üzerindeki çerçeve etkileşimlerine
neden olmuştur. Her ne kadar kendini kimi zaman toplum-
dan soyutlamış bile olsa, eserindeki imgeler veya anlamlar,
içinde yaşadığı toplum imgesi ve kapsamıdır. Hayat tarzla-
rından düşünüş yapısına, kültürel varlıkların olumlu yönde
değiştireceği yerde kendisi değişmeye başlar.
Hayat dediğimiz nedir ki? Kimimize göre kısa, kimimize
göre uzun bir hikâye içinde acıların, umutların, sevdaların,
haksızlıkların düşmelerin, kalkmaların ve nihayetinde yaşa-
ma tutunma çabalarımız olduğu bir hikâye. Kendimizin ya-
nında, dünyaya geldiğimiz aileden yetiştiğimiz sosyal çevre;
aldığımız eğitimlerin yetiştiğimiz şehirlere kadar birçok ya-
zarı olan bir hikâye. O nedenle herkes ama kısa ama uzun bir
hikâyenin oyuncusu sadece.
Ali’nin gönlü doğuştan deliydi; başka dünyaların şaşkın
seli bunun böyle olacağı belliydi zaten her şey bitti sel yerine
döndü mü? Dünya durmaz, bahar olur, kış olur, belki senin
gözün biraz yaş olur. “Yalnız bir kere dilsiz kaldım bana kim-
sin sen dendiği zaman « ben hiçbir yerli değildim. Içime işle-
yen acıyı siz değil bir suya bırakmayı öğrendim. Dal olmaktan
vazgeçeli çok oldu. Ne bir ağacım var bana beden ne de çiçek
açacak benden. Hayatın çiçekleri döküldü, sade dikenleri. Kı-
rık kalplerin hikâyesi kısa olur «ne oldu derler» « hiç « der-
sin biter. Ve şunu unutmuştum ki gerçekler acı değildi, acılar
gerçekti. Hayat her şekilde insanı sınar. Bazen vazgeçmen
gerekir, bazen düşmen. Umutla girdiğin yollardan bir sokağa
çıkman gerekir. Acıya karşı hissizliği öğrenmek için. Olmadı-
ğında zorlamamak için. Büyümek gerekir yokuşlardan düş-
mek, tekrar ayağa kalkabilmek için. Ne kadar çok düşünürsen
o kadar yalnız kalırsın o zaman anlarsın seni tamamlayacak
şeyin insanlarda olmadığını olmayacağını. Içeride mezarlık