Page 162 - Hikâyemizin Yarım Asırlık Yerli Sesi Mustafa Kutlu
P. 162

162    HIKÂ YEMIZIN  Y ARIM  ASIRLIK  YERLI  SESI :  MUSTAF A  KUTL U

               MUSTAFA KUTLU HİKÂYELERİNDE ZAMAN

               Bir  romanda  zaman  kavramını  araştırmak,  romancının
           metafizik kavramlarını, psikoloji anlayışını ve ustalığını araş-
           tırmak demektir.
               Modernizm ideolojisi ile tabandan kavgalı olan Mustafa
           Kutlu modern insanın zamanla yarışının, zamana hükmetme-
           sinin de karşısındadır. Kutlu, zamana geleneksel pencereden
           bakar.  Hikâyelerinde  Ahmet  Hamdi  Tanpınar’dan  mülhem
           olarak  kullandığı  “  yekpare  zaman”  kavramı,  onun  zamana
           bakışını özetlemektedir. O, zamanla mücadele etmez. Onu ya-
           ratan varlığa teslim olarak doğal akışa kendini bırakır.
               Kutlu,  tabiatın  ve  bütün  canlıların  bu  bölünmezliğinin
           yaşandığı zaman algısını modernizmin sirayet etmediği ka-
           saba  üzerinden  vermektedir.  Mavi  Kuş  kitabında  doktorun
           vaktinde kalkmayan otobüsle ilgili zaman kavramını değer-
           lendirmesi bu anlamda önemlidir.
               Zaman... Saat... Buralarda saat zamanı bölemez Hanıme-
           fendi. Yekpare bir zaman var bu iklimde. Hani Tanpınar ne
           diyordu:
               Otelden gelen genç adam sözlerini tamamlar:
               Ne içindeyim zamanın
               Ne de büsbütün dışında
               Yekpare geniş bir anın
               Parçalanmaz akışında
               Mustafa Kutlu’nun daha çok bahar ve güzden bahsetti-
           ğini,  bu  mevsimlerde  tabiatta  meydana  gelen  değişimlere
           dikkat çektiğini görüyoruz. Bu bir anlamda, mevsimler üze-
           rinden insanın dünya macerasının mahiyetini hatırlatmaktır.
           Bahar;  doğum,  gençlik,  canlılık,  büyüme;  güz  ise  ihtiyarlık,
           dünya macerasını tamamlama, ölüm demektir. Örneğin; Uzun
           Hikâye kitabında güzden şu şekilde bahseder:
               “Sonbahardı,  leylekler  göçüyor,  gazeller  dökülüyordu.
           Üşüdüm, ellerim cebimde kendimi uzun bir yola vurdum. “
   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167