Page 166 - Hikâyemizin Yarım Asırlık Yerli Sesi Mustafa Kutlu
P. 166

166    HIKÂ YEMIZIN  Y ARIM  ASIRLIK  YERLI  SESI :  MUSTAF A  KUTL U

               Her bir edebi sosyal eserin bir olay olduğu düşüncesin-
           den hareketle var olan sosyal gereksinimler ve imkânlar, ya-
           zarın  eserine  sinmiş  ve  üzerindeki  çerçeve  etkileşimlerine
           neden olmuştur. Her ne kadar kendini kimi zaman toplum-
           dan soyutlamış bile olsa, eserindeki imgeler veya anlamlar,
           içinde  yaşadığı  toplum  imgesi  ve  kapsamıdır.  Hayat  tarzla-
           rından düşünüş yapısına, kültürel varlıkların olumlu yönde
           değiştireceği yerde kendisi değişmeye başlar.
               Hayat dediğimiz nedir ki? Kimimize göre kısa, kimimize
           göre uzun bir hikâye içinde acıların, umutların, sevdaların,
           haksızlıkların düşmelerin, kalkmaların ve nihayetinde yaşa-
           ma tutunma çabalarımız olduğu bir hikâye. Kendimizin ya-
           nında, dünyaya geldiğimiz aileden yetiştiğimiz sosyal çevre;
           aldığımız eğitimlerin yetiştiğimiz şehirlere kadar birçok ya-
           zarı olan bir hikâye. O nedenle herkes ama kısa ama uzun bir
           hikâyenin oyuncusu sadece.
               Ali’nin gönlü doğuştan deliydi; başka dünyaların şaşkın
           seli bunun böyle olacağı belliydi zaten her şey bitti sel yerine
           döndü mü? Dünya durmaz, bahar olur, kış olur, belki senin
           gözün biraz yaş olur. “Yalnız bir kere dilsiz kaldım bana kim-
           sin sen dendiği zaman « ben hiçbir yerli değildim. Içime işle-
           yen acıyı siz değil bir suya bırakmayı öğrendim. Dal olmaktan
           vazgeçeli çok oldu. Ne bir ağacım var bana beden ne de çiçek
           açacak benden. Hayatın çiçekleri döküldü, sade dikenleri. Kı-
           rık kalplerin hikâyesi kısa olur «ne oldu derler» « hiç « der-
           sin biter. Ve şunu unutmuştum ki gerçekler acı değildi, acılar
           gerçekti.  Hayat  her  şekilde  insanı  sınar.  Bazen  vazgeçmen
           gerekir, bazen düşmen. Umutla girdiğin yollardan bir sokağa
           çıkman gerekir. Acıya karşı hissizliği öğrenmek için. Olmadı-
           ğında zorlamamak için. Büyümek gerekir yokuşlardan düş-
           mek, tekrar ayağa kalkabilmek için. Ne kadar çok düşünürsen
           o kadar yalnız kalırsın o zaman anlarsın seni tamamlayacak
           şeyin  insanlarda  olmadığını  olmayacağını.  Içeride  mezarlık
   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171