Page 157 - Hikâyemizin Yarım Asırlık Yerli Sesi Mustafa Kutlu
P. 157

HIKÂ YEMIZIN  Y ARIM  ASIRLIK  YERLI  SESI :  MUSTAF A  KUTL U  157

               “... Pembe Hanım mesela. Ömründe ne pastahaneye gitmiş
           ne de randevuya geç kalmıştır. Bütün işi çoluk çocuk, bulaşık.
           Onu  ne diye küçümsüyorsun yahut  ona ne diye acıyorsun?
           Bulaşıktan şikâyet eden kadınların yüzde doksan dokuzu ha-
           yatında üç beş defa bulaşık yıkamışlardır. Öbürlerinin adına
           konuşmayı nereden çıkarıyorsunuz... Basit olarak nitelenen
           halk, sınırlı küçük dünyaları içinde huzurlu. Huzursuz olanlar
           ‘Faize- Sevim’ son defilesini kaçıranlarla, bütün eczanelerde
           sabahtan akşama kadar salatalık kremi arayanlar.”
               1970 yılında yazdığı “Ortadaki Adam” kitabından bir ke-
           sit olan bu sözler o zamanlarda yeni yeni başlamış olan femi-
           nizm görüşüne bir başkaldırıştır. Geleneksel yaşam biçimine
           sıkı sıkıya bağlılığın en yoğun olduğu Anadolu zamanlarında
           kadınların  okutulmadığı,  evlere  mahkûm  edildiği  zamanlar
           içerisinde bu cümlelerin kadın hareketini yermek için olduğu
           dosdoğru gösterilmiştir.
               Tüm bunların dışında Mustafa Kutlu yazdığı birçok kita-
           bında geleneksel değerleri işlediği için hemen her eserinde
           evli kadınlara rastlanmaktadır. Işte bu yüzden ben Mustafa
           Kutlu’nun bu tutumunu ahlaki değerlere verdiği kıymete ve
           aile birliğine olan inancına bağlıyorum. Biliyorsunuz ki kadın
           ailemizin  en  önemli  hamuru.  Dolayısıyla  kadın  meselesine
           karşı bu tutumunu kendi içerisinde tutarlı buluyorum.
               Mustafa  Kutlu’nun  kitaplarında  şehirli  kadın  ile  taşralı
           kadın arasında da maalesef ki eksik bir kıyas var. Kentli ka-
           dınlar  şehirleri  yaşanılamaz  hale  getirenler  olarak  resme-
           dilmiş.  Bu  konu  üzerinde  “Ortadaki  Adam”  kitabında  şöyle
           geçer:  “Bütün  kadınlar  şehirleri  yaşanılmaz  hale  getiriyor-
           lardı. Mağazalar, berberler, butikler, diskotekler... Kendini az
           bir kişiye, ah bir kişiye beğendirebilmek için... Tahtakuruları.
           Gaz döküp yakmalı hepsini. Dünyada her şey kadının eseriy-
           miş. Hah hah ha...” ve eğer şehirde sanatla uğraşan kadınlar
           arasındaysanız aslında sanattan ne kadar uzak olduğunuzu,
   152   153   154   155   156   157   158   159   160   161   162