Page 25 - İstanbul Ölçme Değerlendirme Dergisi
P. 25
İstatistikteki Gelişmelerin Katkısı
İstatistiğin bir bilim olarak geçirdiği evrimi, uygulamasından ayırmak gerekir. İstatistiğin uygulamada kullanılışı çok
daha uzun bir geçmişe sahiptir. Bir bilim olarak istatistik göreceli olarak genç ve daha çok bir on dokuzuncu ve yir-
minci yüzyıl bilimidir. İstatistiğin ilk uygulama çalışmaları muhtemelen ailelerin, kabilelerin ve devletlerin insan, asker,
mal-mülk ve ekonomik olanakları vb. güçlerine ilişkin bilgilerin derlenip kaydedilmesiyle başlamıştır (Arıcı, 2006). İs-
tatistik yöntemlerin gelişmesi başlangıçta bilimsel disiplinlerin değil, kumarbazların ihtiyaçlarından olmuştur. Verilerin
istatistiksel teknikler kullanıp çözümlenmesinin başlangıcı olarak İngiliz Graunt (1620-1674) gösterilmektedir. Graunt,
insan ömrü ile ölüm ve doğum miktarlarının meslekler ve cinsiyet ilişkilerini incelemiş, istatistik teknik ve yöntemleri
pratiğe uygulamıştır (Arıcı, 2006; Erkuş, 2003). Pacioli (1445-1514), Cardano (1501-1576), Bernoulli (1654-1705)
olasılıkla ilgili çalışmalar yapmışlardır. De Moivre 1773 yılında normal dağılımı keşfetmiştir. 1812 yılında Laplace
olasılıkla ilgili çalışmaları bir araya toplayarak “en küçük kareler yöntemi”ni kanıtlamıştır. Gauss (1777- 1855) normal
dağılım eğrisinin önemini, bilimsel gözlemlerde yapılan hataları ve ölçümlerin dağılımlara nasıl uygulandığını göster-
miştir. İstatistiksel yöntemleri biyolojik ve sosyal verilere ilk kez uygulayan A. Quetelet olmuştur. Galton psiko-fizik,
istatistik ve evrim teorisindeki gelişmeleri birleştiren kişi olarak anılmaktadır. 1877’de yaptığı çalışmalarla korelasyon
tekniğinin öncüsü durumuna gelmiştir ve “zihinsel test” terimini ilk Galton kullanmıştır. Galton’dan sonra öğrencisi
Karl Pearson kısmi ve bileşik korelasyon ile faktör analizi üzerine çalışmıştır. R. A. Fisher “F dağılımı”nı bulmuştur ve
varyans analizi teknikleri ile psikolojik ölçmeye en büyük katkı yapan kişilerden biridir (Erkuş, 2003).
Psiko-fizik Çalışmaların Katkısı
Birçok bilimsel aracın orijini on sekizinci yüzyıldır. Tüm bu araçların kullanımında insan gözlemci, önemli olmasına
rağmen gözlemi yapan insanın algılama özellikleri üzerine pek durulmamıştır. 1796 yılında Greenwich’te yıldızların
geçiş zamanını gözleyen astronom Kinneybrook, gözlemlerinde çok küçük sapmalar olduğunu saptamıştır ve daha
sonra onun gözlemleriyle başkalarının arasında fark bulunmuştur. Bu durum, gözlemleri aşırı ya da eksik değerlen- .
dirmede bireyin özelliğini ve “kişisel eşitlemeyi” saptamayı gerekli kılmış ve farkındalık (ya da duyusal eşik) konuşul-
maya başlanmıştır. Weber, Fechner, Müller ve Wundt duyusal eşikleri belirlemeye çalışan klasik psiko-fizikçilerdir. ıstanbul
Bugünkü ölçekleme tekniklerinin doğuş yeri olan psiko-fizik, fiziksel uyarıcıların ölçülen nicelikleri ile algılanan nice-
likleri arasındaki bağıntıyı bulmaya çalışan bir bilim dalıdır. Bir fizikçi olan Thurstone psiko-fiziğin üzerine yepyeni
ölçekleme teknikleri geliştirmiştir. Psiko-fizikçiler, tepkiyi bireyin bir özelliğinin göstergesi olarak, psikometristler ise
tepkiyi kişiden kişiye değişen fakat farklı uyarıcıyla göreli olarak değişmeyen bir özelliğin göstergesi olarak görmüş-
tür. Bugün ölçmede “yargı yaklaşımı” dediğimiz uyarıcı merkezli ölçme yöntemleri psiko-fizikçilerin psikometriye en
büyük katkısıdır (Erkuş, 2003).
Bireysel Farkları Ölçme Girişimleri
Zekânın Ölçülmesi Girişimleri
Psikolojik testlerin temelinde işlevsel bir kavram olarak “bi-
reysel farklar” bulunur. Psikolojik testler bireyler arasında
yetenek ve tipik davranışları yönünden var olan bireysel
farkları ölçmeyi amaçlamıştır (Özgüven, 2007). Charles
Spearman faktör analizi tekniğini hem ilk keşfeden hem
de ilk kullanan kişidir. Zekâ konusunda genelde iki faktör
kuramını savunmasına rağmen yalnızca bir genel faktörü
kabul etmektedir. Guttman’ın “yüzey kuramına” göre her bir
yüzey mantıksal bir boyuttur. Thorndike’a göre ise Spear-
man’ın zekâ kuramı geçerli değildir.
.
Istanbul
ÖLÇME
.
DEGERLENDIRME 25
(