Page 47 - akademi-dergisi-ekim-2024
P. 47
Eski Maraş’tan eser yoktu. Tek sağlam memiz için getirmiş, dediler. Abdullah
binanın olmadığı, hepsinin birbiri üs- komutanın komutanı geldi yanlarına.
tüne devrildiği, betonların un ufak “Allah şehadetlerini kabul etsin.” dedi.
olduğu hayalet bir şehirdi burası. Bir- “Birkaç malul asker ailelerine haber
kaçımız enkazlara koştu, birkaçımız götürecek. Bana bir Abdullah daha ve
yanımızda getirdiğimiz erzakları ilk bir Kara Mehmet daha lazım.” Kara
gördüğü çadırlara dağıtmaya başladı. Mehmet’in köylüleri hep birlikte ayağa
Kim, nerede, ne iş bulursa yapıyordu. kalktılar. “Emredersiniz komutanım!”
Bunun için buradaydık. Vatanın ihti-
Birkaç gün içinde tanıştıklarımızla sa-
yacı bu sefer buydu. İş, güç, eş, çocuk
rıldık. Minibüsteki yerimizi aldık. Bu
çoktan geride kalmış, akıllardan çık-
sefer minibüsün arkası boştu. Getir-
mıştı bile.
diğimiz bütün malzemeleri ve arama
Abdullah komutan kimisini cephane kurtarma uzmanı dört arkadaşımızı
taşımakla, kimisini yaralıların sedye- burada bırakmıştık. “Bizi yalnız koy-
lerinde, kimilerini de cephe arkasında madınız.” dedi içlerinden en yaşlı ola-
ufak bir seyyar yemekhanede görevlen- nı. Şehrin darmadağın haline dönüp
dirdi. Böyle bir görev hayal etmemiş- uzaklara daldı. “Bu vatanın evlatları
lerdi ama vatanın ihtiyacı bu, deyip yüzyıl önce de buraları yalnız bırak-
sarıldılar işlerine. Kara Mehmet’i de mamıştı zaten.”
yanına aldı. “Sen!” dedi. “Benim ya-
İki atlı, altı yaya indi köye ağırdan.
nımda kal. Sıcak temasta yiğit birine
Taşıdıkları bayraktan ve sessiz yürü-
ihtiyacım vardı zaten. Seni Allah gön-
yüşlerinden anlaşıldı neden geldikleri.
derdi buraya.” O günden sonra Abdul-
On haneye bir hüzün çöktü ansızın.
lah ile Kara, hiç ayrılmadılar birbirle-
Fısıltılar dolaştı köy odalarında. As-
rinden.
kerler köyün girişindeki eve yöneldiler.
Takatimiz yetene kadar koşturduk Bir inek, bir kuzu ve bir de Fatma var-
yıkıntıların arasında. Birkaç gün de dı evin yanı başında. Avludan içeri gir-
ülkenin dört bir yanından gelen yar- diklerinde Kara Mehmet’in eşi Fatma
dımları ulaştırdık köylere. Çocuklara topladığı mısırları ayıklıyordu.
bisküvi, annelere birkaç kat giysi, em-
milere, teyzelere hal hatır. Her gitti- ÖYKÜ
ğimiz yerde devletimizin selamını.
Gelen yardım malzemesi gibi gönüllü 45
de çoğaldı gittikçe. Yeni gelenler işle-
re ortak oldukça, nöbeti devretmenin
zamanı geldiğini anladık. Tekrar yol
görünüyordu bize.
Şehadete de birlikte yürüdüler işte.
Köylüleri soğan soyarken, sedye taşır- İSTANBUL AKADEMİ DERGİSİ
ken, cephaneleri tasnif ederken aldı
haberi. Bilemediler ne diyecekler. Dil-
lerinden dua, gözlerinden yaş. Demek
bizi de buraya şehadetine şahitlik et-