Page 102 - Hikâyemizin Yarım Asırlık Yerli Sesi Mustafa Kutlu
P. 102

102    HIKÂ YEMIZIN  Y ARIM  ASIRLIK  YERLI  SESI :  MUSTAF A  KUTL U

           kanı da gelsin efendimizle çorba içsinler.” demişler. Bunları
           duyunca ferahlamak için kendini can havliyle dışarı atıp boy
           aynasında kendini görmüş. Aynada kendine bakarken kalbini
           de gören efendinin orda ne gördüğünü bilmiyoruz ama o an-
           dan sonra sarığını çıkarıp dergâhı terk ettiğini biliyoruz.
               Kutlu ve Edebî Kişiliği

               Yolda  giderken  rastladığınız  bir  çeşmeden  içtiğiniz  bir
           suyun ferahlığını yaşatan bir yazardır Mustafa Kutlu. Kitap-
           larında sanki basit şeylerden söz eder ve esasında hakikaten
           de öyledir. Hiçbir abartma yoktur tasvirlerinde. Her zaman
           geçtiğimiz yolları, yürüdüğümüz sokakları, tezgâhta oturmuş
           siftah yapmayı bekleyen esnafı olanca doğallığıyla anlatır. Kı-
           saca insan ve insanın muhatap olduğu her şeydir konusu.
               Mustafa  Kutlu  da  her  yazar  gibi  ilk  eserinden  itibaren
           değişim göstermiştir. Ilk kitaplarında insanın huzur arayışı
           ve bunu dine bağlaması konu alınır. Sonraki kitaplarında ise
           tabiat- insan ilişkisi işlenir ve insanı boğan şehre isyan eder.
           Köy – kent sorunsalları işlenir. Bu temalardan da anlaşılacağı
           gibi yazarı çevreci olarak nitelemeye yeten çok sayıda par-
           çalar  bulunur.  Ancak  gerçekle  hayal  çatışma  hâlinde  değil.
           Gerçeği kabul ediş fakat hayalden ve yaşanmış anların güzel-
           liğinden kopamayış eserlerinde hâkimdir. Bence sergilediği
           bu duruş onu idolü Ahmet Hamdi Tanpınar ve genel olarak
           modernistlerden ayıran en büyük farklılığıdır.
               Mustafa Kutlu’nun Türk öykücülüğünde en önemli ayırt
           edici özelliği sergilediği Şark hikâyeciliği tavrıdır. Bu yaklaşı-
           mıyla Cumhuriyet Dönemi Türk hikâyeciliğine yeni bir soluk
           getirmiş ve Türk halkına ait kültür ve ruh iklimini eserlerin-
           de yaşatmıştır. Daha ilk eserlerinden itibaren kuşağının ço-
           ğunluğunun etkilendiği varoluşçuluk, bulantı, kafkaesk gibi
           akımlardan uzak durmuş; bu akımların Türk halkının maya-
           sına uygun olmadığını söylemiştir.
   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107