Page 122 - Hikâyemizin Yarım Asırlık Yerli Sesi Mustafa Kutlu
P. 122

122    HIKÂ YEMIZIN  Y ARIM  ASIRLIK  YERLI  SESI :  MUSTAF A  KUTL U

           miş bir Hüda-yı Nabit’tir. Nazlanmaz, tahammül eder, yüksek
           sesle konuşmaz fısıldaşır, cezbetnez, yalnızlığı bilir... ‘ diyerek
           uzun uzun iğdenin özelliklerinden bahseden yazarımız, esa-
           sında Anadolu çocuğunun huyunu anlatmaktadır. Iğde ağa-
           cının tüm özelliklerini ayrıntısına kadar vermiştir. Buradaki
           maksat, Anadolu insanın doğal özelliklerini anlatmaktır. Tüm
           yeşillikler, yeşile has ne varsa hürmetimiz vardır derken, tüm
           o güzellikler içerisinde Anadolu insanının mizacını, ruhunu
           ve karakterini en iyi yansıtan ağacın iğde olduğuna o kadar
           emindir  ki,  bu  düşüncesini,  şu  şekilde  açıklamıştır:  «Bizim
           dil-i  perişanımız  dikeni  sert,  meyvesi  kekre,  gölgesi  nekes,
           mektup-medrese kaçkını bir çalı irisiyle beraberdir. Ya, efen-
           di... Işte böyle... Iğde deyip geçmeyeceksin. Kokusuyla tüm di-
           ğer çiçekli ağaçlara galebe çalan iğde ağacı, asaletiyle de dik-
           kat çekmede ve işlevi, hafif, latif ve ötelerden haber getiren
           bir rayiha ile bozkır rüzgârlarını okşar. “ “Haşarı bozkırların
           tabiatından bir parça” olarak tanımlanan iğde ağacı ile Ana-
           dolu insanının esas yurdunun şehirler değil, bozkır olduğu da
           ifade olunmaktadır. “Rüzgârlı Pazar “da işte birer iğde ağacı
           gibi bozkırdan şehre bir şekilde göç etmiş gariplerin hikâye-
           sini anlatmaktadır. Kahramanımız Duran Demir, 11-12 yaşla-
           rında büyük şehre yeni gelmiş bir bozkır çocuğu, “Gözü açıl-
           mış sığırcık yavrusu. “ Yani henüz saflığı ile dokunulmamış,
           tertemiz,  vahşi  şehir  hayatının  yutuculuğundan  habersiz.
           Çocuk kalbi henüz olabildiğince melek, olabildiğince masum.
           Duran da Yozgatlı bir Anadolu çocuğu. Babası Recep. Onun
           bunun  yanında  çobanlık  ediyor.  Köylüler,  bunu  bir  yoksul
           kızla  evlendiriyor,  3  çocukları  oluyor,  ölüyor.  Bizim  Duran
           dördüncü  adını  o  sebepten  Duran  koyuyorlar.  Yoksulluğun
           acısını, annenin, babanın, yuvalarındaki çocukların çektiğini
           ifade eder, Mustafa Kutlu. Kahramanımız Duran da böyle. Fa-
           kir bir ailenin fakir çocukları, fakir çocukluk yaşar. “Yoksulluk
           ateşten gömlek. “ der yazarımız. Bu giysi hepsinin üzerinde-
   117   118   119   120   121   122   123   124   125   126   127