Page 38 - Hikâyemizin Yarım Asırlık Yerli Sesi Mustafa Kutlu
P. 38

38    HIKÂ YEMIZIN  Y ARIM  ASIRLIK  YERLI  SESI :  MUSTAF A  KUTL U

           seçer. Kutlu’nun hikâyelerinde kasaba bir belde olmaktan zi-
           yade bir ruhu işaret etmektedir. Toplumsal değişimi eserlerin-
           de işlemeye çalışan Kutlu, özellikle şehir ve kasabaları ön pla-
           na çıkarır. Bunda ebetteki kendisinin de kasabada doğup ye-
           tişen biri olmasının etkisi büyüktür. Kutlu’da kasaba; yalnızca
           mekân  olmanın  çok  dışında  hayata  bakış,  dünyayı  algılayış
           biçimidir. Bilincini modernlikle kirletmeden yazan Kutlu’nun
           her cümlesi ruhundan çıkar. Eserlerinde geçmişle bugün ara-
           sında yaşanan kırılmanın önüne geçmeyi amaçlamıştır.
               Mustafa Kutlu 1953’te yani altı yaşındayken on beş bin
           nüfuslu Erzincan’a taşınmış ve bugün hikâyelerinde rastla-
           dığımız yoksulluğa ilişkin hassasiyeti bu dönemde Kutlu’nun
           zihnine kazınmıştır. Kasabadan öğretmenlik yapmak amacıy-
           la  büyük  şehre  göç  edince  toplumsal  değişime  bizzat  şahit
           olmuş ve bu da eserlerine ilham kaynağı olmuştur. Kutlu, bir
           röportajında “Aydınımız dindar olmaktan korkar. Estetik kay-
           gılar yüzünden Islam’dan uzak dururlar. ” sözleriyle gördüğü
           manzarayı net bir şekilde açıklamıştır.
               Mustafa Kutlu’nun “Yokuşa Akan Sular” adlı eserinde de
           Cevher Bican adlı ana karakterimiz maddi sıkıntılar sebebiy-
           le arkadaşları ile beraber köyden kente göç etmek zorunda
           kalmıştır. Köyden kente gelmiş olan Bican ve arkadaşları sa-
           yesinde yazarımız aradaki farkı bize çok akıcı ve anlaşılır bir
           dille sunmuştur. Eserindeki şu cümleye özellikle dikkat çek-
           mek istiyorum:
               –Aslımızı yitirmezsek iyidir.
               – Iyidir ya, mümkün mü?
               Eserlerinde karakterlerine büyük bir önem veren Kutlu
           onları kendine arkadaş olarak gördüğünü söyler. Onların da
           bu kentleşme devrinden etkilenmelerini istemediğini bir rö-
           portajında şu sözleriyle açıklar: “Hikâye kahramanlarımı kur-
           maca sanal kişilikler olarak görmem. Sanki karşılıklı sohbet
           ediyormuşuz gibi gerçek gibi yazarım. Ve ayakları bu toprak-
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43