Page 31 - Hikâyemizin Yarım Asırlık Yerli Sesi Mustafa Kutlu
P. 31

HIKÂ YEMIZIN  Y ARIM  ASIRLIK  YERLI  SESI :  MUSTAF A  KUTL U  31

           talar  arasında  yer  almaktadır.  Yazar;  öyküleri  arasında  ka-
           rakterler, olay örgüsü ve işlenen tema değişse bile, köy-kent
           hayatı  arasındaki  farkları  detaylıca  okuyucuya  sunmuştur.
           Köy ve kent arasındaki maddi farklardan ziyade bir fark da
           içindekilerin  “dünyaya  bakışı”dır.  Hem  günlük  hayatımızda
           hem de romanların yarattığı dünyalarda bu böyledir. Kentli
           ve kent kültürünü benimsemiş insanlar daha ufku açık, ile-
           rici ve yenilikçi olarak tasvir edilirken; köy ile bağdaşan ka-
           rakterler genelde geleneklerine sıkı sıkıya bağlı, günübirlik
           düzenine alışkın, sorgulamayan ve daha ziyade eğitimsiz ki-
           şilerdir. Bu köy toplumu genellikle bağnazlıkla özdeşleştirilir.
           Mustafa Kutlu da öykülerine köyden kente taşınan insanların
           topluma uyum sağlayamaması ile kentten köye göç edenlerin
           toplumla anlaşamamasını ön plana çıkarır. Her ikisi de ken-
           di içinde öyle ya da böyle işleyen sistemlere sahiptir ancak
           yeni bir üye bu sisteme bir türlü dâhil olamamakta, bu mekâ-
           nı  benimseyememektedir.  “Uzun  Hikâye”deki  çekirdek  aile,
           “Yokuşa Akan Sular”daki özünde köylü ama gerçekte şehrin
           karmaşasında kaybolmuş işçiler, “Bu Böyledir”de içine asfalt
           yol atılan köyün, bu yola direnen ve dükkânını taşımamakta
           ısrar eden köylüsü ve nice karakter, bu köy-kent çatışmasını
           simgelemektedir. Yazarımızın öykülerinde daha az yer bul-
           masına rağmen köylü ve kentli arasındaki düşünce farklılığı
           günlük hayatımızda bazı problemlere de yol açar. Köylülerin,
           şehirde yaşayan insanları “nankör”, “edepsiz”, “ahlaksız”, “va-
           tan sevgisi olmayan” ve hatta zaman zaman “dinsiz” olarak
           görmelerinin karşısında; şehirli insanlar da artlarında bırak-
           tıkları köylüleri “bağnaz”, “yobaz”, “yeniliklere kapalı”, “cinsi-
           yetçi”, “cahil” ve “eğitilemez” olarak görürler.
               Elbette  ki  bahsettiklerim  aşırı  durumlardır  ancak  bu
           iki  toplum  arasında  en  azından  bir  “hor  görme  durumu”
           olması inkâr edilemez bir gerçektir. Irkçılığı, aşırı dinciliği
           ve yabancı düşmanlığını tetikleyen bu “hor görme durumu-
   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36