Page 66 - YEDİ TEPE YEDİ RENK
P. 66
64 YEDİTEPE YEDİ RENK
Çoğu beni yüreklendirdi… Çoğu gözlerimi Bu çocuk ise, ebeveynlerin kendi yaşan-
bu yeni ülkenin mucize ve hediyelerine tılarında ulaşamadıkları, yapamadıkları
açmayı öğretti bana... mitler ile dünyaya gelir. Nedir bu mitler?
“ben okuyamadım, o okusun; ben öğret-
Şefkat dolu bir topluluk keşfetmiştim.
Hollanda çok da kötü bir yer değildi... Sa- men oldum o doktor olsun; ben yabancı
nırım benim gibi plan dışı gelen yolcula- dil öğrenemedim o en az bir yabancı dil
ra alışmış, zaman içinde misafirperver bir bilsin,…” şeklinde ulaşamadıklarımız, ger-
ülke konumuna gelmişti. çekleştiremediklerimizi çocuklarımızda
bekleriz. Ya her şey planlandığı gibi git-
Yıllar geçtikçe, planlandığı gibi İtalya’ya mezse; yani İtalya değil de Hollanda’ya
inmiş olsaydım eğer, hayatın neye benze- uçak inerse, işte o zaman hayatın sürpriz-
yeceğini merak eder oldum. Daha mı ko- leri, zorlukları ile yüz yüze geliriz.
lay olacaktı hayat? Bu kadar ödüllendirici
olabilecek miydi? Bugün içselleştirmiş Bu nedenle çalıştığımız alan, gerçekten
olduğum bazı önemli dersleri alabilecek çok özel bir alan. Bu alan, biraz vicdan,
miydim? biraz yetkinlik, biraz da profesyonellik
gerektirir. Bunlardan herhangi biri tek
Bu yolculuğun çok daha büyük bir gay- başına yeterli değildir. Çok vicdanlı olur-
ret gerektirdiği kesin… Zaman zaman sunuz, işi bilmezsiniz anlamı yoktur. İşi iyi
ayaklarımı yere vurup düş kırıklığı içinde bilirsiniz ama vicdanımız eksiktir. Ya da
ağladığım ve isyan ettiğim günler olmadı profesyonel değilizdir. Bir işi profesyonel
değil. Ve evet, Hollanda İtalya’ya göre çok görmemek o işi aynı zamanda değersiz-
daha yavaş tempolu ve daha gösterişsiz leştirdiğini düşünürüm. İnsanlar ilk ta-
bir ülke, ama bu bile beklenmedik bir he- nışmada genellikle mesleğimi sorarlar.
diye oldu bana. Hollanda’nın -laleleri, yel Ne iş yaparsınız? “öğretmenim” derim.
değirmenleri ve Rembrandları ile- ola- Aaa güzel hocam. Sonra “ne öğretme-
ğanüstü güzelliğinin değerini anlayınca, nisiniz?” diye sorarlar. “Özel Eğitim Öğ-
bazı yönlerden yavaşlamayı ve daha ya- retmeniyim” derim. Aa.. öyle mi? Yani?
kından bakmayı öğrendim. Hollanda’yı Branşınız ne? derler. “Zihinsel Engelliler
sevdim ve ona “Evim” dedim. Bir dünya Öğretmeniyim” derim. Genelde ilk tepki
gezginine dönüştüm ve nereye indiğini- şudur; “Hocam, helal olsun size. Çok kut-
zin hiçbir şeyi değiştirmediğini keşfettim. sal bir iş yapıyorsunuz. Çok zor olmalı?,…”
Daha da önemlisi yolculuğunuza kendi diye bu sohbet uzar. Belki bazı insanlar
katacağınız anlam… Hollanda’nın ya da bu sohbetten zevk alabilirler, mutlu ola-
bir başka ülkenin size sunacağı çok özel bilirler. Lakin ben mutlu olmuyorum. Hat-
ve çok güzel şeyleri nasıl göreceğiniz ve ta üzülüyorum bile. Neden benim işim
bunlardan ne kadar zevk alabileceğiniz… kutsal olsun ki? Benim yaptığım iş kutsal,
Evet, on yıldan daha fazla bir süre önce peki diğer meslek gruplarının yaptıkla-
planlamadığım bir yere iniş yaptım. Ama rı işler? Örneğin “temizlik görevlileri”nin
burası tahmin edebileceğimden çok yaptıkları işler. Kutsal değil mi diye düşü-
daha fazla şey kazandırdı bana. Bunun nürüm. Mesela 15 gün çöpleri almasalar,
için şükrediyorum… sokakların görüntüsü, insanların sağlığı,
çocuklar,… nasıl etkilenir acaba bundan?
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz “Çiftçiler” sabahın köründe kalkıp çalışır-
bir yaşam dileği ile…” lar, akşama kadar sıcağın altında uğraşır
Evet, bu öyküde de ifade edildiği gibi özel didinirler. “bu iş kutsal değil mi?” , ya ma-
eğitim gereksinimi olan bir birey sahibi denciler; yerin binlerce metre altında kaz-
olmak hiçte kolay bir süreç değil. İnsan- ma sallarlar. Gün, güneş yüzü görmeden,
lar doğar, büyür, evlilik kararı alır. Evlen- hayatlarını ortaya koyarak, onların işi kut-
meye karar verip evlilik yaptığında ise bir sal değil mi?,… bu örnekleri çoğaltabiliriz.
süre sonra eşler çocuk sahibi olmak ister. “Bir işi kutsallaştırmanın, aynı zamanda o
Özel Eği ̇ti ̇m ve Rehberli ̇k Dergi ̇si ̇