İstanbul Millî Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hayati Develi’nin konuşmacı olarak katıldığı paneli oturum başkanlığını (İÜ) Edebiyat Fakültesi Halk Dili Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Emeksiz yaptı.

Panelde söz alan İl Millî Eğitim Müdürü Yelkenci, özellikle son yıllarda eğitim tartışmalarının ve eğitimin niteliğini arttırma arayışlarının iki ana konu üzerinden yapıldığını belirterek “Bunlardan bir tanesi müfredat diğeri de öğretmen yetiştirme meselesiydi.  Bakanlığımızın 2015-19 stratejik planında öğretmen akademisi gibi bir planı vardı tabiî ki bakanlığımız bir taraftan bu çalışmaları sürdürürken biz vakit kaybetmemek için İstanbul gibi büyük bir şehirde bir an önce bir yerlerden başlamak gerektiğini düşündük” dedi.

 Bu işin bir hizmet içi eğitim mantığında değil de, gönüllük esasına dayalı öğretmenlere öğretmenlik yaparken ihtiyaç duyduğu artı özellikleri kazandırmak üzere, yola çıktıklarının altını çizen Yelkenci,  öğretmenleri bu programla beraber  “çelebi” gibi bir öğretmen haline getirmeyi düşündüklerini söyledi.

Öğretmenleri Donanımlı Kılmak

Yelkenci,öğretmenleri farklı disiplinlerle buluşturarak kendilerine yöntem çizebileceklerini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:

“Örnek verecek olursak bir matematik öğretmeni, müzik alanında bilgilenmeye gelişmeye ihtiyaç duyarak ve bundan istifade ederek dersine güzellik katmaz mı?  Yöntem olarak dolayısıyla bu mantıkla değişik alanlarda branşları farklı olsa da öğretmenlerimizi donatmak istedik.Akademiyi yaparken öğretmenlerimiz özellikle işi erbabıyla karşı karşıya gelsin istedik. Yani nasıl ki Osmanlı’nın son dönemlerinde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Yahya Kemal Beyatlı gibi Reşat Nuri Gültekin gibi ustalar duayenler okullarda öğretmenlik yapıp öğrenciyle karşı karşıya geliyorsalar şimdi bu dönemde bunu yapmak mümkün değil ama en azından öğretmenlerimizi işin duayenleriyle karşı karşıya getirmek ve onlardan aldıkları tecrübe ile derslerini daha nitelikli hale getirmek mümkün diye düşündük”

Öğretmen Akademileri açılışında ünlü piyanist Tuluyhan Uğurlu’nun verdiği konsere değinen Yelkenci,Uğurlu’nun konserde görsellerle beraber bir sunum eşliğinde konser vererek tarih anlattığını, böylelikle müziğin bir yöntem olarak tarih dersinde de kullanabileceğini bizlere gösterdiğini kaydetti.

Mekânın Önemi

Yelkenci, akademilerde duayenlerin yanında mekânın da önemli olduğunu düşünerek akademilerin bulunduğu mekânları özenle seçmeye gayret ettiklerini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı:

 “Bu mekânlardan örnek verecek olursak eski alay köşkü şimdi Ahmet Hamdi Tanpınar Kütüphanesi Gülhane Parkında, yine Türk İslam tarihi müzesi gibi birçokmekân kullanarak öğretmenlerimiz üzerinde önemli tesirleri olduğunu görüyoruz. Aslında öğretmen yöntemi ele almalı ve öğrenciye yöntemi öğretmeli o yüzden bu akademilere katılan öğretmenlerimizden katıldığı akademiyle alakalı proje çalışmaları bekliyoruz.Gelecek zamanda öğrencileri sözlükle buluşturma noktasında bir çalışmamız olacak. Bu konuda öğretmenlerimizin kütüphanelerinde hayatı kuşatan alanlarla ilgili sözlüklerin olması gerektiğini düşünüyorum. Felsefe, sosyoloji sözlüğü, halk kültürünü ele alan sözlükler gibi.”

Kurumsal Eğitim Model Geliştirmek

Prof. Dr. Develi ise öğretmenlerin, mesleklerinin yapısı dolayısıyla entelektüel olduğunu belirterek, İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü’ne İstanbul Öğretmen Akademileri için teşekkür etti. Projeyi ilk duyduğunda heyecanlandığını vurgulayan Develi, hızlı dönüşen bir dönemde öğretmenliğin daha nitelikli olması gerektiğini söyledi.

Develi, "Akademi gönüllülük esasına dayandığı ve kişisel gelişimi teşvik ettiği için verimlilik şansı yüksek. Katıldığım programlarda öğretmenlerin memnuniyetine şahit oldum. ´Eğitim şart´ diyorsanız önce öğretmenleri kaliteli bir şekilde yetiştirmek zorundasınız. Kurumsallaşmış, arkasında belli müesseselerin olduğu eğitim modeli geliştirmek durumundasınız. Çünkü bilimin araç gereçlerinin kullanımı ve bilimin kendisi her gün kendimizi yenilemeye itiyor" şeklinde konuştu.