İSTANBUL İL MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Ahmet Özhan ile Söyleşi

Türk sanat müziği sanatçısı ve Haliç Üniversitesi Konservatuvarı hocalarından Ahmet Özhan ile yapılan söyleşi öğretmenler tarafından ilgi ile izlendi.
Ahmet Özhan ile Söyleşi

İstanbul Öğretmen Akademilerinin "Ramazan Sohbetleri Özel Programı" kapsamında Türk sanat müziği sanatçısı ve Haliç Üniversitesi Konservatuvarı hocalarından Ahmet Özhan ile yapılan Instagram söyleşisi, öğretmenler tarafından ilgi ile izlendi.

Müzik Akademisinden Filiz Özhan'ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Ahmet Özhan, ramazan ayında tutulan oruç gibi aslında musikinin de ruhumuza şifa olduğunu belirtti. Ancak nasıl ki her yiyecek şifa değilse, her müziğin de şifa olamayacağını, o tür müzikten de uzak durmak gerektiğini ifade etti. "İtiraf etmek gerekir ki müziğin de zararlısı vardır, faydalısı vardır." diyen Ahmet Özhan, tıpkı yiyip içtiklerimiz gibi müziğin da mutlaka vücudun yaradılış hikmetine uygun olması gerektiğini kaydetti.

Ahmet Özhan, musikinin insana moral vermesi, onu bedbinliğe sürüklememesi, vücuda dinamizm getirmesi, insanı tefekküre yönlendirmesi, yani bir adım sonra daha güzel şeyler üretebileceğini hissettiren bir dinginlik vermesi gerektiğini söyledi.  Özhan, klasik musikimizde galip olanın romantizmden kaynaklı melal olmasına rağmen, insanı tefekküre yöneltmesinden yola çıkarak aynı zamanda bizim klasik musikimizde, kendini iyileştirmeye yönelten, insanı tevekkül duygusuna götüren bir dinginliğin de var olduğunun altını çizdi. 

Müzik Sosyolojisi ve Mirasımız

Ayrıca sosyal problemlerden ve köyden şehre göçlerden beslenen arabesk  müziğin de göz ardı edilmemesi gerektiği söyleyen Ahmet Özhan, bu müziğin ülkemizin sosyal durumunun bir gerçeği olduğunu, bu müzikte insanımızın moral motivasyonunu görmenin  mümkün olduğunu belirtti. Özhan "Bu şarkıların hangisinden yola çıksanız bir dizi, bir film senaryosu yazabilirsiniz." dedi.  Zaten hayatın içinden gelmeyen müziğin insanın içine de geçemeyeceğini kaydeden Özhan, buradan yola çıkarak hayatın problemlerinden beslenen bir müziğin çözümü de işaret etmesi halinde ruha şifa olabileceğini dile getirdi. Ahmet Özhan, Osmanlı döneminde musiki ile ruhsal hastalıklara da şifa dağıtıldığını, buradan yola çıkarak makamların yapısının da insanın ruhu ile ilişkilendirildiğini, hatta ezanların makamına da dikkat edilerek günün hangi saatinde hangi makamı dinlemek gerektiğinin de altını çizdi. Ayrıca Batı'da,  bizim geleneğimizde yüzyıllar evvel uygulanan bu tedavinin daha yeni yeni keşfedildiğini söyledi. 

Sanatçı, ceddimizden bize intikal etmiş olan sanattan ilime uzanan bu medeniyetin dijital ortamda, doğru kaynaklardan çocuklarımıza aktarılmasının çok önemli olduğunu da dile getirdi. Özhan, kendisinin 15-17 yaşlarında çok romantik olduğunu, ama hayatın realitesini görünce savaşmak, tavizsiz bir şekilde hayata sarılmak gerektiğine anladığını bir Müslüman'ın da hayata bakışının böyle olması gerektiğini söyledikten sonra  "İnsan, bir dakikasını dahi zayi etmeden, her an üreten bir çaba içerisinde olmalıdır." dedi. Ayrıca eğitim ile maarifi karşılaştıran Özhan,  maarif vesilesi ile irfan kazanan insanın,  eğitim ile daha maddesel bir algı kazandığını, bu yüzden çocuklarımızı yetiştirirken irfanın da ihmal edilmemesi gerektiğini belirtti.

Tasavvuftan Pedagojiye

Tasavvuf algısı üzerinde de duran Özhan; tasavvufun dini, Peygamberin yaşadığı şekilde yaşamak olduğunu, bunun için onun hâllerini İslam'ın dinamiği ile bir araya getirerek Peygamberin hâli ile hallenmek gerektiğini belirtti. "Bu hallerden oluşan ritüellerden de tasavvuf musikisi vücut bulmuştur." diyen Özhan, kendisinin de tasavvuf müziğinin öncülerinden olduğunu bunun da kendisini çok mutlu ettiğini söyledikten sonra bir ilahi okuyarak söyleşiyi taçlandırdı.

Söyleşinin sonunda varlık sebebimizi düşünmemiz gerektiğini hatırlatan Özhan; hiç kimsenin illa da mühendis, doktor olsun diye yaratılmadığını, ama herkesin öğretmen olsun diye yaratıldığını vurguladı. Özhan, ilk insan Hz. Adem'e bütün bilgilerin verilmesinden ötürü, bizim de Adem nesli olarak zaten o bilginin şuurumuzda var olduğunu, sadece bunun insana hatırlatılması gerektiğini, işte öğretmenlerin de bunu yaptığını belirtti. 

Pedagoji adı verilen bilimin de aslında mürşidane yaklaşımı keşfetmek olduğunun altını çizen sanatçı; kimi çocuğa anne şefkati ile yaklaşılmasının kimine arkadaş olarak, kimine ise disiplinle yaklaşılması gerektiğini bilmenin de bir mürşitlik olduğunu ve pedagojide yapılması gerekenin de bunu keşfetmek olduğunu ifade etti.

Binbirdirek M.İmran Öktem C.No1 Eski Adliye Binası Sultanahmet/Fatih/İSTANBUL - (0212) 384 34 00

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.