İSTANBUL İL MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

ULUSLARARASI ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ KONGRESİ YAPILDI.

İl Müdürümüz Ömer Faruk YELKENCİ 19 Mart 2016 cumartesi günü Haliç Kongre merkezinde düzenlenen Uluslararası Erken Çocukluk Eğitimi Kongresine ‘’Hayat Denge Modeli Kapsamında Erken Çocukluk Eğitimi ‘’ konulu tebliğiyle katıldı.
ULUSLARARASI ERKEN ÇOCUKLUK EĞİTİMİ KONGRESİ YAPILDI.

                 İstanbul Gönüllü Eğitimciler Derneği (İGEDER) tarafından 18-20 Mart tarihleri arasında, temel becerilerin kazanıldığı, yoğun öğrenme faaliyetlerinin yaşandığı, kültürel norm ve kişiliğin teşekkül ettiği, değerlerin filizlendiği hassas bir süreç olarak değerlendirilen  “Eğitimde erken çocukluk dönemi” konulu “Uluslararası Erken Çocukluk Eğitimi Kongresi” düzenlenmiş olup; Kongrede Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi kongreyi destekleyen  paydaş kurum ve kuruluşlar olarak yer  almıştır.

Kongrenin açılışı Milli Eğitim Bakanımız Sayın Prof. Dr.Nabi AVCI tarafından yapılmış olup kapanış töreni ise Cumhurbaşkanımız Sayın  Recep Tayyip ERDOĞAN´ın katılımlarıyla gerçekleşmiştir.

Milli eğitim Bakanlığı Müsteşarı Sayın Doç.Dr.Yusuf TEKİN´in de katıldıkları Kongrenin 2. Gününde  Dr. Necdet SUBAŞI’ nın oturum başkanlığı yaptığı panelde ’Hayat Denge Modeli Kapsamında Erken Çocukluk Eğitimi ‘’ konulu tebliğini sunan  İl Müdürümüz Ömer Faruk YELKENCİ:

´´Eğitimin insanın nitelikli gelişimini hedefleyen süreçler oluşturmaya çalıştığını biliyoruz; ve bu haliyle bir kavram haline geldiğinde de bağlamdan çokça koptuğunu hele de okulun içine girdiğinde okulun sınırları içine girdiğinde eğitimin özgürlük alanı, insanın özgürlük alanını da kısıtlamış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla burada en temel sorunumuz bizim belli sınırlılıklar içinde eğitim yapma meselesidir ki bunu birinci sıraya yazıyoruz. Ancak kaçınılmaz olarak bugün bu sistemi sürdürmek ve bu sistem içinde eğitim yapmak durumundayız. Bir diğer mesele de paradigma meselesidir. Doğu toplumlarında iki grup yaklaşım vardır; biri batıyı paradigma cenneti olarak görür oradaki yapılan bütün çalışmalar değerlidir; bütün yaklaşımlar mutlaka sorgulanmadan alınması gereken çalışmalardır ve yaklaşımlardır. Bir diğeri de bunlara yaklaşmamamız gerektiğini savunur, Bu da başka bir meseledir; ama bizim bu meseleye bakışımız ise,  özellikle Abbasiler döneminde yoğunlaşan tercüme hareketlerindeki tavırdır ki  Aristo’yu tekrar ihya eden İbni Rüşt gibi sadece batıyı yani Yunan felsefesindeki Mezopotamya’yı,  Çini, Hindi İslam bilimine kazandıran ve yorumlayan ve kendi bilimini üreten İslam bilim adamlarının yaklaşımıdır. Bu iki meseleye bakışımızı düzeltememiş olmamız bizi özellikle de sosyal bilimler alanında  Üniversite kendisini  inşa edememiştir. Türk modernleşmesinin temelini oluşturan askeri alandaki çalışmalar mühendislik tıp ve 19. Yüzyılda yine sağlam temellere oturtulmuş, Hukuk gibi bazı alanları istisna tutarsak Üniversitenin kendisini inşa etmiş olduğunu bugün itibarıyla söylememiz mümkün değildir. Ayrıca 28 Şubat gibi bazı kırılmalardan dolayı da üniversiteler ciddi hırpalanmıştır. Dolayısıyla bütün bunlar birikerek, doğru bir eğitim anlayışı koymamızın ötesinde hiçbir eğitim anlayışı, hiçbir eğitim felsefesi  oluşturamamak  noktasında karşımızda kocaman bir sorun olarak durmaktadır ve bu çabalar da bunun arayışıdır . Bizim burada yeni bir eğitim modeli oluştururken, oluşturmaya çalışırken Amacımız tamda bu sorunları çözmek için  ortaya zemine, kendi zeminimizde yerli zeminimizde Montessori gibi Emilia gibi Waldrof gibi pedagojileri de inceleyerek ancak kendi geleneğimizide inceleyerek zemini, kendi geleneğimizde oluşturarak  yapmaya çalıştığımız oluşturmaya çalıştığımız bir modeldir.İnsanı bütün olarak ele aldığımızda üç alan üzerinden tanımlıyoruz. Bunlar; Akademik Gelişim alanı, Sosyal gelişim alanı, ve de Manevi gelişim alanı.´´dır.

´´Hayat Denge modeli´´ kavramı hakkında açıklamalarda bulunarak sözlerine devam eden İl Müdürümüz:

´´Çocuğun Kendini tanıyabilmesi için de dünyada karşılığı olan tüm alanlardan kendine bakabilmesi gerekir. Okul öncesi dönemde    çocuğun hayata bütün yönleriyle temas etmesi sağlanacak şekilde yani hayata dokunabilmesi ismi itibarıyla da söyleyecek olursak sağlıklı bir şekilde düzenlenmelidir. Bu alanlar da yaş döneminin özelliklerine uygun olarak Fen, Sosyal, Sanat, Spor, duyuş becerileri, günlük yaşam becerileri gibi    alanlara hitap edecek eğitim alanları şeklinde oluşturulmalıdır. Çünkü bu dönemde çocuğun sonraki hayatını şekillendirecek olan tercihlerini oluşturacak bilinçaltı oluşmaktadır. Bu yaş dönemindeki çocukların oyun çocuğu olduğu da düşünülürse bu ortamlar oluşturulurken bu alanlar estetik, matematik gibi alanlar  sosyal bilimler gibi alanlar oluşturulurken oyun temelli oluşturmaları kaçınılmazdır. Son olarak yöntem olarak ´´disiplinlerarası  arası yaklaşım´´, ´´çevresiyle dost çocuk´´, ’’multilingual cognitive learning system’’ gibi  yöntemleri  tanımlıyoruz.´´diyerek konuşmalarını tamamladılar. 

     

21-03-201621-03-201621-03-201621-03-201621-03-2016

 

 

Binbirdirek M.İmran Öktem C.No1 Eski Adliye Binası Sultanahmet/Fatih/İSTANBUL - (0212) 384 34 00

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.