Milletlerin kaderlerinde dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktalarının milletlerin tarih sahnesindeki yolculuklarının seyrinde çok önemli yer tuttuğu yadsınamaz bir gerçektir. Ama hiçbir millet yoktur ki tarihinde Türk Milletinin tarihinde olduğu kadar dönüm noktası olan eşik hadiseler yaşamış ve yine bu hadiseleri bütün zor şartlara rağmen yönetebilmeyi ve kendi lehine çevirebilmeyi başarmış olsun. Bu anlamda Malazgirt’ten Kösedağ Savaşı’na, Ankara Savaşı´ndan Viyana’ya, Karlofça’dan Küçük Kaynarca’ya, 93 Harbi’nden Millî Mücadeleye, 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a birçok örneği saymak mümkündür.

Şükürler olsun ki bu aziz millet her seferinde kaderine etki eden bu hadiselerin sonuçlarını bertaraf etmesini bilmiş ve bu badirelerden güçlenerek çıkmayı başarmıştır.

İşte 15 Temmuz’da yaşananlar da böyle bir dönüm noktasının tezahürüdür. Peki, nedir 15 Temmuz? Aslında en kısa şekilde ifade etmeye çalışacak olursak; bir milletin tarih bilincinin, bir vatanın ufuklarında şimşek olup yeniden yeniden çakması ile doğan emsalsiz bir zaferdir.

Öte yandan 15 Temmuz’da yapılan ihanetle ortaya çıkan zafer arasındaki ilişki, tarihi Batı emperyalizmi lehine evirmek isteyen işbirlikçi hainlerle onu hakiki mecraına oturtan gerçek kahramanlar arasındaki ilişki gibi karşıt bir ilişkidir.

Bu ilişki bu topraklar üzerinde belki de kıyamete kadar zaman zaman yaşanacak olan ihanet girişimlerine karşı asırlar öncesinde verilen ve asırlar ötesinde verilecek olan bir cevabı tahakkuk ettirir ki o da tarihin sahipleri tarafından tarihi evirmek isteyenlere verilen ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın cümlelerinde ve şahsında abideleşen cevaptır:

“ Yapamayacaksınız, başaramayacaksınız, bu milleti yok edemeyeceksiniz.”

Bu büyük zaferleri yapan, görkemli destanları yazan bu millet şüphesiz aziz bir millettir. Bu düşüncelerle tarihin huzurunda Yüce Türk Milletine saygılarımızı arz ediyoruz.

                                     Ömer Faruk YELKENCİ

İstanbul Millî Eğitim Müdürü