Bu yıl dördüncüsü düzenlenen konferansa Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ferda Yıldırım, İl Millî Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, Kavram Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyeti Başkanı İsmail Erkan Çelik, Türkiye Özel Okullar Derneği Başkanı Nurullah Dal,  medya uzmanı Levent Erden ve öğretmenler katıldı.

Konferansta konuşan İstanbul Millî Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, öncelikle eğitim teknolojilerinin tek boyutlu bir bileşenden meydana gelmediğinin ortaya koyulması gerektiğini kaydetti.

İnsanı Merkeze Almak

Eğitim bilimlerinin bir alt dalı olarak eğitim teknolojilerinin diğer bilim dallarıyla özellikle de bilişsel bilimler ile toplum bilimleri arasında ilişkiyi kurmadan bu yönde yapılacak çalışmaların eksik kalacağını vurgulayan Yelkenci sözlerine şu şekilde devam etti:

“Çağımızda teknoloji, beynin çalışma sisteminin öğrenilmesi, bilişsel psikolojinin gelişmesi ile beraber ortaya çıkan gelişmelere karşılık gelir. Teknolojinin insanı merkeze alması gerekliliği, ona fayda üretmesi ve yine ona ve kainata zarar vermemesi noktalarından bakınca  bu süreçte çoğu zaman unuttuğumuz aslında unutmamamız gereken bir nokta vardır ki o da kalptir. Çünkü kalpsiz insan nükleer enerjiyi kolaylıkla bir silaha dönüştürebiliyor. O bakımdan bundan sonraki teknoloji çalışmalarında kalbin işin içinde hatta merkezinde olması gerektiğini unutmamak gerekir. Altını ısrarla çizmemiz gereken nokta eğitim teknolojilerinde zeminin doğru oluşturulması gerekliliğidir. Bilindiği üzere teknoloji çok hızlı gelişiyor. Bir bakıyorsunuz bir yıl önce kullandığınız teknolojiyi sonraki yıl çöpe atmak zorunda kalıyorsunuz. Eğer siz süreçleri atlayarak sadece teknolojinin çıktıları üzerinden hareket ederseniz ki genelde üçüncü dünya ülkeleri bu yanlışa düşüyor çalışmalarınız elbette kısa zaman sonra çöp olacaktır. Ama bunun zeminini oluşturmaya gayret ederseniz sonraki gelişmeler ne olursa olsun her türlü zenginliğinizi doğru ve etkili kullanma şansınız olacaktır.” 

Doğru Adımları Atmak

Millî Eğitim Müdürü Yelkenci, kodlama ile ilgili tartışmaların çokça yapıldığı günümüzde kodlama dersinin işleyişine de değinerek sözlerini şöyle tamamladı:

“Bir çok kurum kodlama eğitiminde sadece ürünlerle ilgilendiler. Aslında kodlama çalışmasını algoritmik düşünce ve computational thinking zemininde düşündüğümüzde farklı bir eğitim ihtiyacı olduğu kolaylıkla görülecektir. Dolayısıyla bu noktaları göz ardı etmeden eğitim teknolojileri noktasında doğru adımları atabileceğimizi düşünüyorum. Bunu en güzel şekillendirecek olanlar hiç şüphesiz öğretmenlerimizdir.

Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Yıldırım ise eğitim-öğretimin dinamik bir süreç olduğunu çağın gereklerine ve insanların ihtiyaçlarına göre değişerek geliştiğini belirtti.

Bizim Önceliğimiz

Bu değişkenlikten dolayı öncelikle yöneticiler ve eğitimcilerin yeni bilgilere, yeni yöntemlere açık olarak devamlı bir arayış içerisinde olması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

“Toplum yaşantımıza yön veren bilim, teknoloji, kültür, sanat ve eğitim her geçen gün değişiyor.  Bizler de bu değişimden olumlu ya da olumsuz şekilde etkileniyoruz, teknolojinin getirdiği yenilikleri fırsata dönüştürme çabalarıyla sürekli olarak yeni yaklaşımlar ortaya koyuyoruz. Dünyadaki yenilikleri takip ediyor, öğrencilerimizin teknolojinin getirdiği imkânlardan en iyi şekilde faydalanmalarını hedefliyoruz. Bizim önceliğimiz gençlerimizin teknolojiyi doğru kullanmalarıdır. Çağımız bilgi ve teknoloji çağı olduğundan dünyamız hızla değişirken, bilgiye ulaşma yöntemlerimiz dolayısıyla eğitime olan bakış açımız sürekli değişiyor güncelleniyor.”

Müsteşar Yardımcısı Yıldırım, değişimi ve gelişimi önemsediklerini çünkü hepimiz için kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ifade ederek, Millî Eğitim Bakanlığı olarak amaçlarının teknolojinin içinde kaybolarak onu amaç edinen değil, teknolojiyi araç kılarak çağın gereklerine uygun bir biçimde hayatına yön veren bireyler yetiştirmek olduğunu söyledi.