İSTANBUL İL MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Tarih ve Edebiyat İlişkisi

Edebiyat Akademisine konuk olan İskender Pala tarih ve edebiyat ilişkisini anlattı.
Tarih ve Edebiyat İlişkisi

İstanbul Öğretmen Akademileri,  faaliyetlerine başladığından bu yana çok değerli konuklar ağırlamaya, çok değerli akademisyenler, yazarlar ve bilim insanları ile etkinlikler yapmaya devam ediyor. Edebiyat Akademisi de bu kapsamda, hem akademisyen olarak hem de yazdığı tarihî romanlarla haklı bir takdir kazanan İskender Pala ile tarih ve edebiyat ilişkisini konuştu.

Çok sayıda öğretmenin katılımı ile gerçekleştirilen çevrimiçi bu söyleşide İskender Pala, kendisi için edebiyat ve tarihin bir elmanın iki yarısı gibi ayrılmaz bir bütün olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı.  Edebiyatın akışkanlığı içinde tarihe dair pek çok bilginin de barındığını göz ardı etmemek gerektiğini belirten Pala, özellikle divan edebiyatını tarihle mutlaka örtüştürerek incelememiz gerektiğinin altını çizdi. Bir divan şairinin yaşadığı dönemde içinde bulunduğu şartları, o döneme ait olayları bilmek,  şairin şiirinin daha iyi anlaşılabileceği fikrinden yola çıkan Pala,  ayrıca o dönemi incelerken de o yıllarda yaşayan şairlerin şiirlerine yansıyan bakış açılarını bilmenin bize yardımcı olacağını belirtti.

Tarih ve Edebiyat Duygudaşlığı

Pala, öğretmenlere hitap ettiği söyleşisinde;  iyi bir tarih öğretmeninin özellikle divan edebiyatını çok iyi bilmesinin, yine aynı şekilde iyi bir edebiyat öğretmeninin de iyi bir tarih okuru olmasının önemine işaret etti.İnsanın tarihi içselleştirebilmesi,  o dönemi layıkıyla fehmedebilmesi için, tarih-edebiyat duygudaşlığı kurmaya ihtiyacı olduğunu belirtti."Edebî eserler, bizim için bunu kolaylaştırır."diyen İskender Pala,  atalarımız keşke günlük tutsalardı veya anılarını yazsalardı bugünkü tarihe bakışımız bambaşka olurdu fikrini, Kosova Meydan Muharebesi üzerinden örneklendirdi:

 "Mesela Kosova Meydan Muharebesi'ne giden bir sipahi, günlük tutmuş olsaydı, biz bu savaşı, tarih kitaplarındaki o kuru bilgilendirici havasından çok daha farklı halleri ile de öğrenmiş olurduk." dedi.

Duyguların,  tarihin içini doldururken insanı anlamlı kıldığını,  bugün, bu alandaki boşluğu da tarihi romanlarla doldurmanın mümkün olabileceğinin altını çizen Pala; "Tarih kitabı kuru bilgi verdiğinden bizi heyecanlandırmaz. Ama tarih kitabının içine duygu kattığınızda bambaşka bir dünya kurarsınız. O duyguyu anlatabilecek karakterleri oluşturduğunuzda roman karakterlerinizi kurgulayıp yerli yerine koyduğunuzda tarih daha anlaşılır, daha sıcak, bilindik hale gelir." diyerek tarih ve edebiyat ilişkisine nasıl yaklaştığının ipuçlarını verdi.

Pala, söyleşi sırasında tarihe akıl- gönül bağlamında bakmanın önemine de dikkati çekti. Kadim yüzyılların bir gönül dili kabul edilen şiirle meşgul olduğunu,  zira atalarımızın hafızada saklamak istedikleri bilgiyi şiire dönüştürdüğünü, tasavvuf ve tekkelerin de bütün birikimini şiirlere döktüğünü kaydetti.Ama yüzyıllar içinde, özellikle sanayi devriminden sonra Batı dünyasının bilim ve aklı öne çıkaran anlayışıile bizdede nesir eserlerin daha önemli hâle geldiğini belirtti.Gönül dili olan şiiri bıraktığımız gün, gönlümüzü de oralarda bıraktığımızı belirten Pala "Belki de bugünkü insanlığın büyük sancılarından birisi,  dengeyi kuramayıp aklı öncelerken kalbi ihmal etmesi diye algılanabilir." dedi.

İnsan Tarihle Yaşar

Bugün nesrin ve düz yazının hâkimiyetinde olan dünyanın aslında kalbe de muhtaç olduğunu, tarihî filmlerin bu kadar çok izlenmesinin,  tarihî romanların çok okunmasının bununla bir bağlantısı olabileceğini belirtikten İskender Pala,  tüm bunların da insanın aslında tarihin bir parçası olduğunu ve insanın tarihsiz yapamayacağını da gösterdiğini belirtti.

Tarihin bugünkü insanlığın medeniyetler çatışması içinde ben kimim sorusunun peşinden devam ettiği yolculuğunun macerası olduğunu söyleyen Pala; "Ben kimim diye sorduğunuzda tarihi de öğrenmek durumundasınız." şeklinde konuştu. Bunu öğrenmenin en kolay yolunun da eğlenerek öğrenmekten geçtiğini, insanların geçmişlerini bir tarih kitabı okuyarak öğrenmek yerine bir tarihî filmi izleyerek veya tarihi roman okuyarak, öğrenme işini daha eğlenceli hale getirebileceğimizi belirtti.

Ancak tarihî roman yazarının önemli bir sorumluluğu da olduğunun altını özellikle çizen Pala,  edebiyatın içinde tarihi kullanırken hakikatleri saptırmanın bir vebali olacağı konusunda uyarıda bulundu:

"Tarihin ana akışını değiştirecek şekilde bir roman yazarsanız, bu, vebal altına girmek olur. Hakikatleri ters yüz edemezsiniz."

Bu konuda tarihî roman yazarının hassas olması gerektiğini söyleyen Pala "Benim niyetim, tarihi sevdirmek ama başkalaştırmadan bunu yapmaktır." dedi.

Son olarak tarihi bakımından çok zengin bir coğrafyada yaşadığımızı, bu coğrafyadaki geçmiş medeniyetleri de sahiplenmek gerektiğini, bu medeniyetlerden edebiyatın konusu olabilecek daha pek çok eser oluşturabileceğini belirten Pala şunu kaydetti: "Anadolu topraklarında bin yıllar içinde oluşmuş olan medeniyetleri korumak da sanat eserine çevirmek de bizim görevimizdir."

 

26-01-202126-01-2021

Binbirdirek M.İmran Öktem C.No1 Eski Adliye Binası Sultanahmet/Fatih/İSTANBUL - (0212) 384 34 00

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.