İSTANBUL İL MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

Kitapsız Olmaz!

Beş yazarımız Sultanbeyli Mustafa Kutlu Kütüphanesi’nde öğrencilerimizle buluştu.  
Kitapsız Olmaz!

Beşi bir yerde idi, beş yazarımız Sıddık Ertaş, Prof. Dr. Cüneyt Issı, Hüseyin Akın, Arzu Kadumi ve Şule köklü bir kütüphanede öğrencilerimizle bir araya geldi. Çocukluk ve öğrencilik yıllarını nasıl renklendirdiler? Neler okudular, kimleri okudular, nasıl yazdılar? Bu soruların cevabını aradılar Sultanbeyli Mustafa Kutlu Kütüphanesinde. Çeşitli liselerden gelen gençlere önce kendilerini anlattılar, sonra gençlerle sohbet ettiler. Hem bizi hem de öğrencilerimizi keyifli bir kitap yolculuğuna çıkardılar.

İnsan Kitapsız Yapamaz

Beş yazarımız beşten fazla şeyden konuştular öğrencilerimize:  paçalarında eve taşıdıkları kumdan dinledikleri suyun sesine, aşındırdıkları kütüphane kapılarından kitaplara, çocukluktan şiire, hikâyeden romana, yazmanın dinamiklerinden kurgunun büyüsüne. Daha neler, neler... ne de olsa kitapsız olmaz. İnsan kitapsız yapamaz. Kütüphanemin adı da çok güzel: Mustafa Kutlu Kütüphanesi!

Kütüphane Haftası dolayısıyla İl Millî Eğitim Müdürlüğü AR-GE Kültür Biriminin düzenlediği “Önce Okudular Sonra Okur-Yazar Oldular" programın açılışını şair yazar Hüseyin Akın yaptı. Akın, okumanın hayatı anlamlandırmamız için gerekli olduğunu, sadece boş zamanlarımızda yapacağımız bir etkinlik değil bilinçli bir uğraşı gerektiğini belirtti.

Akın, yazarlarımıza şu soruyu yöneltti: “Bu kütüphanedeki bu yaştaki gençlerin yaşındayken sizin kitaplarla aranız nasıldı? Oradan yazmaya nasıl kıvrıldınız, yani nasıl okur-yazar oldunuz?” 

Hikâye ile Başlamak Romanla Devam Etmek

İlk önce yazar Şule Köklü konuştu.  Okuma serüvenini anlatan Köklü, “İlkokul 4. sınıftan beri kütüphanenin kocaman iki kanatlı kapısına her gün gider, bir kitap alırdım. Sabahın ilk saatlerinde aldığım kitabı akşamüzeri iade eder, akşam vaktini de kitapla geçireyim diye yeni bir kitap isterdim. Bazen ikinci kitabı alamazdım, o zaman doğayla baş başa kalırdım. Suyun kaç sesi var, onu dinler; rüzgâr nasıl eser onu merak ederdim. Tommiks, Teksas serileriyle başlayıp geçen yıllar boyunca çok kitap okudum. Daha ilk yıllarda mesela Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun kitaplarıyla tanıştım. Hiç yüzünü görmeden tanıdığım yazarın vefat ettiği gün yas tuttum. Sizlerin yaşındayken sevgili gençler, birçok yazarla mektuplaştım. O dönemde ben Sivas´ta yaşarken İstanbul’da yaşayan bir yazar mektubunda martıyı anlatmıştı bana. Bizim oralarda en çok serçe gördüğüm için ben de ona serçeyi anlattım. Daha sonra öğrendim ki serçe her yerde varmış. Bu mektuplaşmalar sayesinde yazarların farklı dünyalarıyla tanıştım.  Ben sizin yerinizde olsaydım, mutlaka kitaplara dokunurdum. Büyüklerimden masal anlatmasını ister, hikâyeyle başlar, romanla devam ederdim.”  diyerek tamamladı.

 Tekrar Tekrar Okumanın İmkânları

Oturumun ikinci konuşmacısı Prof. Dr. Ahmet Cüneyt Issı şunları söyledi: “Kendimi yani çocukluğumu ilkokul 3. sınıftan beri çok iyi hatırlıyorum. O sıralar en sevdiğim şey oyun oynamaktı. Samsun´un Çarşamba ilçesinde bir köyde bir çocuğun istediği her şeyi yaptım, bol bol oyun oynadım. Oyuna doymuş bir çocukluğum var. Abim Tommiks Teksas’ları okurken ben de yanında okumaya başladım. Fındık Mehmet diye bir kitap vardı mesela, onu tekrar tekrar okurdum. Unutamadığım bir kitap. Köyde çok kitap olmadığından belki, elimdeki kitapları tekrar okuyordum. Bu alışkanlık bende daha sonra da devam etti. Şu an bile okuduğum birçok kitabı tekrar tekrar okurum. Ben okumanın dışında başka bir şey yapmayı hayal etmedim, sanki üzerimde bir mesuliyet gibi taşıdım. Gençlik zamanlarımda da Siyasal Bilgiler tahsiline devam eden abimin kitaplarını okuyordum. O yıllarda okuduklarımı idrak edebildim mi, o zaman bilemiyordum ama şimdiki bazı fikirlerimin ortaya çıkışını o yıllarda okumalarımdan kaynaklandığını hissediyorum.”

Yazmak İçin Okumak Gerekir

Üçüncü konuşmacı yazar Arzu Kadumi de, “Çocukluğumda yaşadığım bir olay okumaya ve yazmaya ilgimi artırdı. Balıkesir’de gezici hayvanat bahçesi vardı. Ben o zamana kadar hiç hayvanat bahçesi görmemiştim. Ansiklopedilerde gördüğünüz hayvanları göreceğiz diye seviniyorduk. Oraya bir arkadaşımla gittiğimizde birkaç hayvan çeşidinden oluşan hayvanat bahçesinin durumunun çok kötü olduğunu gördük. Kel bir maymun inliyordu. Biz de hayvanlar için bir şeyler yapmak istedik. Ege bölgesinin en büyük gazetesine bir haber yazısı yazabilirdik. Bir muhabiriyle görüştük. Gazetede çıkacak yazımızın getireceği şöhret hayali, hayvanlara olan acıma duygumuzun önüne geçmişti. Üzerimizdeki okul formaları varken hayvanlarla fotoğraf çekilip gazetede o dönemki belediyenin bu konudaki ilgisizliğini eleştiren bir yazı yayınlanınca okulda kendimizi o güne kadar hiç girmediğimiz müdür beyin odasında bulduk. Soruşturma geçirdik. Bu olay, gazetecilik yapma hayalinin oluşmasını da körükledi. Yazarlık acı bir olay ya da durum karşısında sessiz kalmayıp olayları yeniden kurgulamak demektir. Bu olay yazmam için beni teşvik edici bir durum olmuştu. Yazmaya başladım ve hâlâ yazıyorum. Ben sizin yerinizde olsaydım hemen eve gidip kitap okurdum. Her okuyan yazmak zorunda değil, ama her yazan okumak zorunda.”

Her Kitap Bir Yolculuktur

Son konuşmacı Sıddık Ertaş ise, “Aslında ben kitapsız bir evde doğdum. Kur´an-ı Kerim dışında iki kitap vardı. Biri kalın bir dua kitabı, bir de Kanlı Gömlek diye bir kitap. İlk okuduğum kitap bunlar. Lise sona kadar başarısız bir öğrencilik geçirdim. Biz Kars´ın bir ucunda oturuyorduk, lise diğer ucundaydı. Bir arkadaşım kütüphanede ücretsiz kitap alıp geri verebileceğimizi söyledi. Kütüphaneye gitmeye başladım. Bir kitap beni bir başka kitaba, o da bir diğerine götürdü. Böyle böyle birçok kitap okudum. Sonra İstanbul, ilahiyat eğitimi, kitaplar, dergiler birbirini kovaladı. Şiirler yazdım, halkçı şiirler. Mesela kitabımın adı Şartlı Tahliye… Bu ad bile ne tür şiirler yazdığıma dair bir fikir verebilir size.

Oturumun yöneticisi şair Hüseyin Akın, “Kitap okumak üzerine çok konuşmaktansa kitap okumak daha iyidir. Aslında burada beş yazar değil beş artı iki yazar daha var. Onlara da bir dakikalık süre vereceğim ve “Ben sizin yerinizde olsaydım" cümlesini tamamlamalarını isteyeceğim.” dedikten sonra mikrofonu şair Cengizhan Orakçı, “Ben sizin yerinizde olsaydım kütüphaneye gelip sadece üniversiteye hazırlık kitaplarını değil, hikâye, şiir ve roman okurdum.” Şair İsmail Karakurt ise “Ben sizin yerinizde olsaydım hani öğrenciler bazen okuldan kaçar ya, okuldan kaçıp bu muhteşem kütüphaneye gelirdim.” dedi.

Öğrencilerin merak ettiklerine, yazmak isteyip istememesine, sorularına geçildi. Sorulara güzel cevaplar verenlere yazarların kitaplarından ve dergiler hediye edildi.

Yazarlarımıza hediye takdiminden sonra oturum yöneticisi şair Hüseyin Akın, Yunus Emre’den okuduğu nefis bir şiirle programı kapattı.

01-04-201901-04-201901-04-201901-04-201901-04-201901-04-201901-04-201901-04-201901-04-201901-04-2019

Binbirdirek M.İmran Öktem C.No1 Eski Adliye Binası Sultanahmet/Fatih/İSTANBUL - (0212) 384 34 00

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.