İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği Adab-ı muaşeret Projesi Çalıştayı ile günümüz şartlarında unutulmaya yüz tutmuş Adab-ı muaşeret kurallarının öğrenciler tarafından yaşayarak özümsenmesi amaçlandığı belirtildi.
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Eğitim Bilimleri Fakültesinde düzenlenen çalıştaya İl Millî Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, YTÜ Eğitim Bilimleri Dekanı Prof Dr. Mustafa Arslan birçok akademisyen ve öğretmenler katıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İl Millî Eğitim Müdürü Yelkenci, adab-ı muaşeret eğitiminin uzun zamandır üzerinde zihin yordukları ve mesafe kat ettikleri bir alan oğlunu söyledi.
Ailenin Dönüşümü ve Adab-ı muaşeret
Böyle bir çalışmaya neden ihtiyaç duyduk, sorusunun cevabını anlatan Yelkenci, sözlerine şöyle devam etti:
“ 1950’den itibaren büyükşehirlere özellikle İstanbul’a çok büyük göçler başladı. O dönemde ki göçlerin sebepleri ekonomikti. Daha sonra 1980’li yıllarda hem ekonomik hem teröre bağlı göçler büyük kitleler halinde devam etti. İstanbul çok hızlıca büyüdü bu arada sosyal bir kırılma yaşandı toplumun yapısı değişti. Göç eden insanlar köydeki kırsaldaki kültürlerini büyükşehirlere getiremediler. Geldikleri kentlerdeki şehir kültürünü de edinemediler. Dolayısı ile yüz yıllardır devam eden bir kültür, bir eğitim bu şekilde kesintiye uğradı. Bir başka sebep de aile yapısındaki değişim. Daha önce geniş aile yapısında çocuklar her şeyi sosyal öğrenme ile anneannelerinden, babaannelerinden, dedelerinden ve diğer büyüklerinden öğreniyorlardı. Büyüklere saygıyı ifade eden babanın yanında bacak bacak üstüne atılmaz, yüksek sesle konuşulmaz bunları bizlere öğreten dedelerimiz, babaannelerimiz, anneannelerimiz. Aile yapısı değişince, geniş aile çekirdek aileye dönüşünce hem anne ve baba çalıştığı için çocuk bu sosyal öğrenme ortamını da yitirdi. Bu iki sebepten dolayı adabımuaşeret dediğimiz kuralları aktarma ortamı kayboldu.”
Yelkenci, kültürümüzde geleneğimizde ve geçmişimizde konuyla ilgili Gazali ve Farabi’den İbn Arabi’ye konu hakkında çok yazıp çizenler olduğunu anlatarak onlardan günümüze gelen eserlerin var olduğunu kaydetti.
Adab-ı muaşeret Dersle Verilecek Eğitim Değil
Günümüz itibari ile bakıldığında çocukların adab-ı muaşeret kurallarını edinmelerini sağlayacak ortamların bulunmadığına vurgu yapan Yelkenci şöyle devam etti:
“Özellikle adabı muaşeret alanı dersle verilecek bir eğitim değil. Biz o yüzden bu konuda çok hassasız bu eksikliği tespit ettikten sonra tutup ders yapalım mantığımız asla yok. Bu konuda hassas davranmamızın sebebi bu konunun örtük öğrenme ile sosyal öğrenme yollarıyla yapılması gerektiği. Adab-ı muaşeret eğitiminin nasıl yapılacağı meselesinde ise sosyal öğrenme ortamları oluştururken bahsettiğimiz bir okul iklimidir. Şimdi ailede bunu kaybettik, maalesef televizyon ve internetten farklı şekilde besleniyor çocuklar. Ailede kaybedilen bu ortamı, bu iklimi okulda nasıl oluştururuz derdimiz bu.”
Yelkenci, adab-ı muaşeret eğitimi iklimini nasıl oluştururuz sorusunun sancısı içinde olduklarını dolayısı ile akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ve diğer ilgililerle çalışarak ortaya çıkacak sonuçtan, sistem oluştururken istifade etmek istediklerini aktararak “Böyle bir çalıştayı düşündük. Bu çalışmadan beklentimiz odur ki buradan bize bir zemin oluşsun. Bu elde ettiğimiz zemini nereye götürürsek götürelim her ortama uygun, özgün çalışmalar ortaya çıkabilsin “ şeklinde konuştu.
Eğitimi Önemsiyoruz
YTÜ Eğitim Bilimleri Dekanı Prof Dr. Arslan ise, böyle bir projeye katkı sağladıkları için mutlu olduklarını ifade ederek şunları söyledi:
“Hızla bir şekilde devam eden bir süreçte biz eğitimciler olarak burada ne yapabiliriz?” “Adab-ı muaşeret kurallarını toplumuzun, çocuklarımızın bünyesinde nasıl canlı halde tutabiliriz?” sorularını önemsiyoruz. Bundan dolayı Eğitim Fakültesi olarak eğitimin her alanıyla ilgili bu tür toplantılara katkı sağlıyoruz ve burada sizleri ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz.”
Konuşmaların ardından aralarında akademisyenler ve çocuk edebiyatı yazarlarının bulunduğu panel yapıldı.